ANESİAD 3.Olağan Genel Kurul...

Yeni yönetim kurulunun belirlendiği ANESİAD (Anadolu Esnaf Sanayici ve İş Adamları Derneği) 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı İstanbul Esenler Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. 23 Mart 2019 Cumartesi günü İstanbul Esenler Kültür Merkezi’nde yapılan, yeni yönetim kurulunun belirlendiği ANESİAD 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı Mahmut Şimşat’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Akabinde ANESİAD tanıtım sinevizyonu izlendi. Sinevizyondan sonra ANESİAD Genel Başkanı Niyazi dilek kürsüye gelerek 3. Olağan Genel Kurul Toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Başkan Dilek konuşmasında şunları dile getirdi: “Sayın başkan, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen sivil toplum kuruluşlarının değerli başkan ve temsilcileri, Anesiad’ın üye ve gönüllüleri! Derneğimizin 3. Olağan Genel Kurul toplantısına hoş geldiniz. 7 yıl önce başlayan yürüyüşümüz sizlerin desteği ve enerjisi ile sürüyor. Özellikle Anadolu’nun gücünü arkamızda hissetmek bizim için ayrı bir motivasyon kaynağı oluyor. Bugün de burada tüm şubelerden dostlarımızla beraberiz. Her genel kurul yeniden bir dirilişe, şahlanışa vesile olacaktır. Bu toplantı aksayan yanlarımızı onaracağımız, eksiklerimizi gidereceğimiz bir fırsattır. Yeni bir akıl, yeni bir ruh, yeni bir vizyon ile yeni ve daha büyük hedeflere yürüyeceğiz. Zor bir dönemden geçiyoruz. Tıpkı Hz. Yusuf kıssasında olduğu gibi 7 yıl bolluk, 7 yıl kıtlık. Ardından gelen tekrar bolluk ve bereket. Sıkıntılar, krizler-daralmalar, bolluk, bereket, ferahlık insanlar, şirketler, milletler ve devletler arasında dönüp duruyor. Bu sıkıntılı dönemi daha çok çalışarak, üreterek, iktisatlı, yani dengeli bir ekonomi ile geçeceğiz. İnovasyon ve markalaşma kilit kelimeler. Katma değeri yüksek işler, nitelikli ürünler. Korkuya mahal yok. Enerji ve potansiyelimiz yüksek. Girişimci ruhumuz yaşadığı sürece çıkış var demektir. Önümüzde bir seçim var. Tüm seçimler önemlidir. İnşaallah millete ve ümmete hayırlı bir netice çıkar diyelim. Ancak her seçim sonrası sonuç ne olursa olsun işlerimizin başına dönüp sorunlarımızı kendimiz çözüyoruz. Bizler değil seçim, kıyamet kopana kadar elindeki tohumu toprağa dikmekle görevli yiz. Hayat devam ediyor. Dünyada ilginç bir hal alıyor. Daralma ve krizler tüm dünya ekonomilerini zorluyor. Sanal paralar, bir merkeze bağlı olmadan çalışan Blockchain, yapay zeka, hızlı bir şekilde hayatın ve ticaretin internet ortamına taşınması bir nesli tedirgin ediyor. Buna dair çözümler üretmek için iyi anlamamız lazım. Ve bu sanal alemin ahlakını oluşturmamız gerekiyor. Yeni bir nesil çok farklı bir zihin dünyası ile geliyor. Değişime uygun çözümler geliştirmek durumundayız. Çok yakın bir gelecekte bugün var olan mesleklerin yok olduğunu göreceğiz. Belki de bizim firmamıza da ihtiyaç kalmayacak. Size güzel bir haber de vereyim bu arada. Rızkı veren Allah. Ve insana sıkıntılı durumlarda çözüm üretme yeteneğini veren de O. Elhamdülillah. DERDİMİZ DAHA ÇOK DEĞER ÜRETMEK Geçtiğimiz dönemde hedeflerimizin bir kısmını gerçekleştirdik. Bazıları ise yeni döneme kaldı. -Tecrübe paylaşımları (Adnan Danışman, Sıtkı Abdullahoğlu, Salim Çam vb.) -Eğitim seminerleri (İslam’da İktisadi ve Finansal Hayat, Helal Kazanç, Adil Paylaşım) -Sivil toplum kuruluşlarına ziyaretler (MMG – ITO – ASRİAD- MÜSİAD) -Devlet kurum ve kuruluşlarına ziyaretler (KOSGEB – EKONOMİ BAKANLIĞI – VALILIK) -Yurt dışı gezileri (Cezayir, Katar, Rusya, Suriye EL Bab) -Özel hastanelerle yapılan indirim anlaşmaları (Dünya Göz Hastanesi, Nisa Hastanesi) -Süreli yayın dergi çalışması -Esnaf ve iş adamlarına yönelik aylık yemekli toplantılar Bu döneme Atılım Dönemi adını verdik. Her konuda atılım içinde olacağız ve derneğimizi bir adım öteye taşıyacağız. -Üye sayısı ve niteliği.. -Üyeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi.. -Sektörler arası ilişkiler.. -Şube sayısı .. -Şubelerin faaliyetleri.. -Şubeler arası ziyaret ve iletişimin artırılması… -Genel Merkez ve şubelerin güçlü bir iletişim içinde olması.. -Eğitim ve seminerlerimizin içeriği.. Ortaklık kültürünün oluşması ve faizsiz kredi sağlamaya dönük çalışmalara destek verilmesi de hedeflerimiz arasında. -Yurt dışı gezilerimizin verimliliği.. -Yeni ülkeler ve yeni fırsatlar.. Yeni dönemde de yurt dışı gezilerimiz Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB ile bağlantılı olmak üzere devam edecek. Sektörel gezilere ve iş adamları organizasyonlarına ağırlık vereceğiz. Ülkemizin ve iş adamlarımızın ihracata ne kadar ihtiyacı olduğunun farkındayız. Daha önceki dönemde yapmayı planladığımız fakat bu döneme kalan Dış Ticaret Buluşmaları projemize bu dönemde hız vereceğiz inşallah. Ayrıca TİM ile işbirliği yaparak üyelerimizin ihracatını artırabilmesi için ulaşabileceği kanalları oluşturmak.. -Gerek yurt içi, gerekse yurt dışı kültürel geziler (ailece).. -Web sitemizin daha güncel ve gelişmiş olması.. -Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin sayısını azaltacak projeler üretmek.. -Dergi çalışmalarının geliştirilerek devam etmesi.. -Proje odaklı bir dönem AÖB, Akadder, İyilikder gibi derneklerimizle ortak projeler.. -Genç Anesiad’ın yeniden yapılandırılması ve tüm şubelere yaygınlaştırılması.. Tüm bu çabaların neticesinde bir hedefimiz, bir hayalimiz var. Bizler sıradan esnaf, sanayici ve iş adamları değiliz. Derdimiz daha zengin olmaktan ziyade, daha çok değer üretmek, insanımıza hizmet etmek, ülkemizin gelişimine katkıda bulunmak, ihracatı artırmak, istihdamı artırmak. Atılım döneminden kastımız bu minval üzere harekete geçmektir. Evet sevgili dostlar. Yeni yönetimle birlikte oturmaya başladığımızda çok farklı gündemlerle, çok daha fazlasını da yapacağımıza inanıyorum. Eski yönetimde yer alan değerli dostlarımıza da verdikleri emekler için teşekkürü bir borç biliyorum. Onların engin tecrübelerinden yaralanmaya devam edeceğiz inşallah. Genel kurul çalışmalarında yoğun emek harcayan başta Ömer Büker olmak üzere tüm Anadolu Platformu çalışan ve gönüllülerine, ayrıca sekreterimiz İbrahim Hulusi Üner’e teşekkür ediyorum. Ellerinize sağlık. Hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. 3. Olağan Genel Kurulumuz hayırlara vesile olsun inşallah. Allah’a emanet olun.” ANESİAD Başkanı Niyazi Dilek’in konuşmasını tamamlamasının ardından Esenler Belediye Başkan yardımcısı Ömer Çetinkaya, MAZLUMDER Başkanı Ramazan Beyhan, ANESİAD Başkan Yardımcısı Yunus Aksu, ANESİAD’ın önceki dönem kurucu başkanlarından Ali Kılavuz, ANESİAD Başkan Yardımcısı Yunus Atilla Hamallar ve İyilikder Genel Başkanı İbrahim Bahar birer selamlama konuşması yaptı. “ALIN YAZIMIZI SADECE ALIN TERİMİZLE SİLEBİLİRİZ” İbrahim Bahar’ın selamlama konuşmasından sonra Anadolu Platformu İcra Kurulu Başkanı Turgay Aldemir kürsüye gelerek bir sunum gerçekleştirdi. Katılımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Aldemir emek-servet, adalet ve eminlik konularına dikkat çekerek şunları ifade etti: “Doğrusu insanın çalıştığından başkası kendinin değildir.” (Necm, 39) İnsan, ancak üretim yapmakla, yani emeğiyle kendini gerçekleştirebilir. Kendi eylemlerimiz ve tercihlerimizle kendi hayatımızı inşa ederiz. İhtiyaçlarımızı karşılamak, insani ve onurlu bir hayat inşa etmek, ancak insanın üretici eylemleriyle mümkündür. Lübnanlı şair Halil Cibran’ın da ifade ettiği gibi, “alın yazımızı sadece alın terimizle silebiliriz.” Kur’an’a göre emek harcanarak, alın teriyle elde edilmiş servetin dağılımı ve intikali esastır, alışveriş ise helaldir. Buna karşın servetin, belli zümreler arasında gidip gelen bir çıkar aracına dönüştürülmesine izin verilemez. Emek harcamadan servet biriktirmek, uydurma yollarla insanların emek ve çabalarını sömürmek, bir insanlık suçudur. Çalıştığımız her işte çalışamayana, edindiğimiz her servette bundan mahrum olana verilmek üzere bir ‘hak’ vardır. Her hak sahibine hakkını vermek, ihtiyaç sahibinin hukukunu gözetmek, sadece dini bir görev değil, aynı zamanda insani bir yükümlülüktür. Kâinat, Cenab-ı Hakk’ın insanoğluna emanetidir. Gerçek sahibi Allah olan mülk ve varlık da emanettir. Allah bu emanetleri, belli sınırlar ve koşullar dâhilinde insanların istifadesine sunmuş ve buna hukuki bir bağlayıcılık kazandırmıştır. İslam, fakirlerin, miskinlerin, çaresizlerin ve diğer müstahakların iaşe ve ibatelerini varlık sahiplerine bir borç olarak yüklemiş, buna zekât ve sadaka ile süreklilik kazandırmıştır. Kazançta emek, mülkiyette emanet, paylaşımda adalet ve tasarrufta denge (kıst) esastır. İhtiyaçlar sınırlı, imkânlar yeterlidir. Bugün ise insanlık bu emanetlere hakkıyla riayet edemediği için küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşanmaktadır. Kur’an-ı Kerîm, mülkiyet üzerinde mutlak bir sahiplik iddiasında bulunan fert ve toplumların hazin öykülerine değinir. Tekâsür 102/1-4. ayetlerdeki “Daha çok mal mülk ve dünyalık sahibi olma sevdası sizi fena oyaladı. Belli ki bu oyalanış kabirleri boylayacağınız vakte kadar sürüp gidecek…” ifadelerine varıncaya değin bütün bu ilâhî beyanlar ve uyarılar, dünyevileşme musibetiyle ilgilidir. Serveti sömürü ve zulüm için bir araç olarak kullanmak, bir helak sebebidir. Küresel ekonomik sistem, sömürü ve zulmü meşrulaştıran temeller üzerine bina edilmiştir. Kapitalist ekonomi anlayışı, Karunlaşma eğilimini tahrik etmekte, kişiyi en yakınından başlayarak sömürmeye teşvik etmektedir. Bütün dünyayı etkisi altına alan bu anlayış, insanların büyük bir kısmını açlık, yoksulluk ve sefalete sürüklemektedir. Müslüman toplumların emek ve servetleri, kapitalist ülkelerle işbirliği içinde olan yerli seçkinci zümreler tarafından sömürülmektedir. Annelerin kucağında eriyen çocuklar, mecalsiz ellerini bir kap yemek için uzatan kadınlar ve babalığı bir tükeniş olarak yaşamak zorunda kalan insanlar, küresel emperyalist ekonomi-politiğin geldiği noktayı göstermektedir. Kıta Afrika’sından başlayarak dünyanın bütün sahipsiz ve biçare insanları, kendilerine sahip çıkacak bir vicdan aramaktadır. Tarih, Müslümanların bu sorumluluğu yerine getirebileceklerini gösteren sayısız örnekle doludur. Müslümanlar bugün de kendi toplumlarından başlayarak bütün insanlığa derman olacak vicdan hareketleri başlatabileceklerini göstermektedir. Yapılan yardımlar, sunulan imkânlar büyüdükçe, insanlık İslam’ın merhamet ve adalet mesajının anlamına daha fazla şahitlik edecektir. ADALET GÜNEŞ GİBİDİR, HERKESİ ISITIR! “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide, 8) Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1050 yılında Hamedan’ı fetheder ve görkemli bir şekilde şehre girer. Hamedan girişinde şehrin iki büyük şeyhi, Baba Tahir ve Baba Cafer’i görünce atından inip ellerinden öper. Baba Tahir kendisine, “Ey Sultan! Allah’ın kullarına ne yapmak istiyorsun?” der. Tuğrul Bey, “Ne emredersin?” sorusuyla cevap verince, Şeyh, “Allah, adalet ve iyiliği emreder…” ayetini okur. Tuğrul Bey de, “Bizim de yaptığımız ve yapacağımız budur” der. “Ferdî ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun şekilde davranmayı sağlayan ahlâkî erdem” ya da “her şeyin yerli yerine oturtulması” anlamına gelen adalet, siyasal ve toplumsal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır. Osmanlı’nın büyük ahlak felsefecisi Kınalızade, nizam-ı âlemin devamı için “adalet dairesi”nin ihya edilmesinden bahseder. “Adalet dairesi”ne göre insan, toplum hâlinde yaşar. Toplum için hukuk lazımdır. Hukuku uygulamak için devlet gerekir. Devletin devamı ancak vergiyle olur. Verginin kaynağı ise üreticiler, yani toplumdur. Toplumun vergi verebilecek bir zenginliği üretebilmesi için de adaletle yönetilmesi gerekir. Bu çevrimin, yani dairenin sağlıklı işleyebilmesi, bir başka ifadeyle toplumun ve devletin ayakta durması, ancak adaletle mümkündür. Bu sebeple her türlü riski alarak; hakkı, hakikati ve adaleti savunmak, yere düşen adaleti ayağa kaldırmak, İslami hareketin en önemli vasfı ve sorumluluğudur. Çünkü bizim inancımızın ve tarihimizdeki varlığımızın özü, adalettir. Devletlerimiz adaletle var olmuştur, toplumlarımız adaletle ayakta durmuştur, cemaatlerimiz adaletle anlam bulmuştur. Adaletten uzaklaşan devletlerimiz yıkılmış, toplumlarımız parçalanmış, tarumar edilmiştir. Cemaatlerimiz, organizasyonlarımız, tüm oluşumlarımız, aile yapılarımız bile aynı şekildedir. Adaletten uzaklaşmış en küçük bir yapıyı dahi bir arada tutamazsınız. Bunun için Allah bize her alanda adaletle hareket etmemizi emretmiştir. Herhangi bir yapının meşruiyeti, adaletten geçer. Adaletin olmadığı yerde ahlaktan bahsedilemez. İslam; zulüm, küfür, nifak ve ifsadı, adaletin özü olan hakkaniyeti çiğnediği için reddetmiştir. İslam’ın değerleri; adaletin, toplumsal barış ve huzurun nihai çözümüdür. Bugün insanlığın en temel ihtiyacı adalet ve özgürlüktür. Adalet herkes içindir. Adalet Güneş gibidir, herkesi ısıtır, herkesi aydınlatır. İnanan inanmayan her insan onun ışığı altında, onun ısısı ile hayat bulur. En büyük sorumluluk zulüm, kölelik, ifsat ve sefalet üreten haksız düzenlerin ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle başta ekonomi olmak üzere her alanda adaleti tesis etmek için, her türlü bireysel ve kurumsal çaba gösterilmelidir. İslam’ın iktisat anlayışını bugünün şartlarında özgün ve dinamik bir sisteme dönüştürmek, toplumsal refahı temin edecek modeller geliştirmek için teorik ve pratik çabalara girişmek, sadece âlimlerimiz ve düşünürlerimiz için değil, güç ve imkân sahiplerimiz için de kaçınamayacakları bir sorumluluktur. Yeryüzünün neresinde olursa olsun zulme uğramış, adalet arayan insanlara imkân ölçüsünde cevap vermek, insani ve İslami bir sorumluluktur. Mağdura kimliği, mazluma dini sorulamaz. “EMANETE RİAYETİ OLMAYANIN İMANI YOKTUR!” “Emanete riayeti olmayanın imanı yoktur.” (İbn Hanbel, Müsned) İnsanlık bugün her yönüyle bir güven krizi yaşamaktadır. Güven atmosferine duyulan ihtiyaç, sıcak bir yaz günü suya duyduğu özlemden daha az değil. Güven; inanmak ve emin olmaktır; endişelerden sıyrılmak ve korkuları bir kenara bırakmaktır. İman ile güven arasında çok güçlü bir ilişki mevcuttur. Bu teşkilatların temel vasıflarından biri hiç şüphesiz ‘eminlik’ olmalıdır. İslami hareketin en önemli hedeflerinden birisi ahlâklı, güvenilir, tek başına olduğunda bile her daim Allah’ın gözetiminde olduğu bilincini (ihsân) koruyan, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmeyeceği, kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına reva görmeyen Müslüman şahsiyetlerin inşasıdır. Güven atmosferi olmadan insanları bir araya getiremez, önemli adımlar atamazsınız. Bu teşkilatlar, emin olan insanların birbirlerine güvenerek ve insanlara güven vererek vücuda getirdikleri bir yapıdır. Güven, hazır bulunuveren, hemen ortaya çıkan bir duygu değildir; emek ister. Onun inşa edilmesi, kurulması, yapılandırılması gerekir. Bunun için “söylediğini yapan, yaptığını söyleyen” bir duruş sergilemek gerekir. Güveni oluşturduktan sonra onun geliştirilmesi, pekiştirilmesi ve sürdürülmesi icap eder. Bunun için adalet, tutarlılık, ehliyet, istişare, ahde vefa hukuka dayanma, işi ehline verme, antlaşmalara sadakat, ahde vefa gibi ilkelere riayet etmek gerekir. Unutulmamalıdır ki güven zor kazanılan, kolay kaybedilebilen bir duygudur, dolayısıyla hassasiyet gerektirir. Malum olduğu üzere, Osmanlı’nın klasik döneminde loncalar, iş hayatına dair pek çok standardı belirler, iş ahlakının yaygınlaşması için gayret sarf ederdi. Bir gün, çarşıdan aldığı pabucun kusurlu olduğunu gören vatandaş, şikâyetini loncaya yapar. Hem sanatkârı hem de müşteriyi dinleyen esnaf kethüdası, müşteriyi haklı bulur. Müşteriye parası iade edilir ve söz konusu kusurlu pabuç, ibret-i âlem olsun diye, esnafın damına atılır. Çarşıdan geçen herkes, damdaki pabucu gördükçe, hangi esnafın nasıl iş yaptığını bilir, böylece iş ahlakına riayet etmeyen esnafın piyasada tutunabilmesi mümkün olmazdı. Yani iş hayatında pabucun dama atılmaması için iş ahlakına riayet etmek, bir başka ifadeyle emin olmak, vazgeçilmez bir öneme sahiptir.” KAPİTALİZM DİN İLE İŞ HAYATINI BİRBİRİNDEN AYIRDI Aldemir’in konuşmasını tamamlamasının ardından ANESİAD 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı Anadolu Platformu İstişare Kurulu Başkanı Zekeriya Şengöz’ün konuşmasıyla devam etti. Şengöz şöyle konuştu: “Değerli misafirler, Anadolu şehirlerinden teşrif eden değerli ANESİAD üyeleri, bu organizasyona emeği geçen ANESİAD yönetimi ailesine selam ve saygılarımı iletiyorum. Güven tazelemek, kendimize gelmek ve yola birlikte devam etmek için bir aradayız. Yerli ve evrensel değerlerin korunması, dünyada saygın bir Türkiye insası için yola çıkan hassasiyet sahibi, ANESİAD mensubu iş adamı kardeşlerim! ANESİAD; ülkemizin ve dünyanın sosyal ve kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla bir araya gelmiş bir kuruluştur. Bu kuruluşumuz bir gelişim, diyalog, iş birliği-güç birliği yapmayı hedefleyen bir anlayış ile yola çıkmıştır. Öncelikle, ulusal ve uluslararası düzeyde bağımsız ve bağlantısız hareket eden bir iş adamları derneği olarak, önceden belirlenen ilke ve değerleri paylaşan üye sayısını artırmanız olmalıdır. Yine üyeler arasındaki dayanışmayı geliştirmek ve kendi içinde sağladığı bu birlik ve beraberlik ruhu ile ülkemizin maddi ve manevi yönden gelişmesine katkıda bulunmanız hedeflenmelidir. Değerli kardeşlerim! Özellikle bazı amaçları öncelemeliyiz. İnsan unsurunun geliştirilmesi, yeni iş adamlarının ortaya çıkmasının zemininin hazırlanması, istihdamın arttırılması ve elemanların donanımlarının arttırılması önceliklerimizden olmalıdır. Kurumsal gelişim, küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelerin işleyiş sistemlerinin geliştirilmesi, insan, bilgi, para unsurlarının daha iyi sevk ve idare edilerek, toplam kalite standartlarının yakalanmasına katkıda bulunmanız en önemli ödevleriniz arasındadır. Sektörel gelişim dediğimiz, piyasanın geliştirilmesi, iç ve dış pazarların oluşmasına kafa yorduğunuzu biliyorum. Mustafa Özel’in de dediği gibi, “Modern liberal kapitalizm egemenliğinin küresel dünyayı kasıp kavurduğu bir çağda, bizler ve siz değerli iş adamları karanlık bir ormanda, birbirimize tutunarak yürüyoruz” adeta. Bir çıkış yolu arıyoruz, kendimiz ve tüm insanlık için. Çalışma hayatımız bizi sadece dünyevi başarıya değil, uhrevi saadete ulaştırsın istiyoruz. Verimlilik ile meşruluğu bir arada gerçekleştirmek istiyoruz. Aslına bakarsanız kapitalist bir dünyada “çok şey” istediğimizin farkındayız. Kapitalizm din ile iş hayatını birbirinden ayırdı. Kapitalizm, mezarları nasıl şehir dışına taşıttıysa “Tanrıyı” da iş hayatından uzaklaştırdı. Çok tanrılı klasik medeniyetlerde her tanrı bir mesleğin simgesiydi, semavi dinlerde her peygamber bir mesleğin piri. Kuvvet, ilkenin yerine geçmeye başladı. Güçlü kesimler iktisadi ekonomik ilişkilerin kendi lehlerine sonuç vermesini sağlamak için kaba güç kullanmaktan çekinmezlerdi. Hicretten sonra Medine’deki Pazar yerlerini dolaşan Hz. Peygamber, Pazar yerindeki uygulamaların müminler için uygun olmadığını ifade etmişti. Peygamberimizin Medine’de kurduğu Pazar, dışlamalara, tekelci yönelişlere ve ilkesizliğe son verdi. Pazar dümdüz bir arazide kurulmuştu. Pazar yerinin seçim tarzı, şeffaflığa gösterilen ihtimama işaretti. Müslümanların pazarında “asimetrik enformasyon” oluşmamalıdır. Yani tüketici daima satın aldığı mallar hakkında tam bir bilgiye sahip olmalıdır. Kapitalizmi gerçek bir serbest piyasa sisteminden ayıran en önemli husus, günümüz piyasalarının çoğunda yüksek miktarda asimetrik enformasyon oluşmasıdır. Medine pazarında köşe kapmacılık oluşmayacaktı. Yani Müslüman toplumunun siyasi otoritesi, hiçbir kişi veya topluluğu diğerlerine karşı korumayacak; piyasada “hak edilmemiş kazanç” oluşmayacaktı. Piyasada müdahalesiz oluşan fiyat en doğru, en adil fiyattı. Siyasi otorite olsa olsa dengeleyici, telafi edici bir rol üstlenebilirdi. Eğer Anesiad bir büyümeyi hedefliyorsa, gerçek bir erdem birliği oluşturacaksa meseleleri Tüsiad veya Müsiad’ın yerini almak değil, onları gerçek bir serbest pazarın oluşmasına zorlamak olmalıdır. İlkesel ve ahlaki anlamda dikkat etmemiz gereken değerlere yaptığım bu vurgulardan sonra reel ekonomide dikkat etmemiz gereken elbette birtakım hususlar vardır. Ahi birliklerini veya esnaf localarını bugün iktisadi meselelerimize sağlıklı çözümler bulmak gayesiyle incelememiz gerekir. Konuşmayı özetlemeye çalışırsak; Malumunuz küresel kapitalizm çağındayız. Bütün dünya bir tek ekonomiye, bir büyük pazar yerine dönüşmüş bulunuyor. Bu pazarda üç tür insan vardır. 1.Tasarlayanlar: Dünya nüfusunun %1 2.Üretenler: Dünya nüfusunun %9’u 3.Çalışanlar: Dünya nüfusunun %90’ı oluşturmaktadırlar. Elde edilen kazancın %10 çalışanlara, %20’si üretenlere, %70 ise tasarlayanlara gidiyor. 1. Küresel ekonomide kazanç küçük sermayeden büyük sermayeye ve üretim sermayesinden finans sermayesine kayıyor. Aramızda sermaye ortaklıkları kuramazsak, güçlü finans ve sermaye ortaklıklarına karşı kendimizi koruyamayız. Bunların üzerinde çalışmalar yapmayı düşünüyor olmanız gerekiyor. 2. Üretimi sürükleyen ticarettir. Avrupalılar ticaretin 3’te 2’sini birbiri ile yaparken Müslüman ülkeler ile hiçbir ciddi ticaret yapma uğraşımız gözükmüyor. Ortak ticaret ağları oluşturmadan, İslam dünyasını kuşatan zincirlerin kırılma şansı var mı? Emeğimizle uyumlu kazançlar nasıl elde edebiliriz? Çalışmalarınız hakkında araştırmalarınız bizler için önem arz etmektedir. 3. Üretim ve ticaretin temeli bilgidir. Ortak eğitim ve araştırma kurumları ile ticaret erbabı, sanat sahibi tüccarlarımızın bilgili, girişimci icat edici ve tasarım gücü yüksek şahsiyetler haline geliştirmek için projelerimiz var mı? Tasarlamayan kazanmıyor. Üretim, ticaret ve eğitimde “sınırları aşan işbirliği” için siyasi iradeleri zorlamamız gerekiyor. Türkiye, Afrika, Ürdün, Lübnan, Irak, İran… İddialarımızın işaret ettiği tarzda yeni bir üretim ve kalkınma modeli ortaya koyacak çapta değiliz. Ama bu bağlamda Anesiad olarak İslam ve Anadolu kültürümüzün önümüzü açabileceği bir ortaklık formatı geliştirebilmek için nasıl bir çalışma başlatabiliriz. Girişimciler ile çalışmalar arasında kapitalist anlayışı aşabilecek, yeni ilişki tarzları üzerinde düşünen insanların çalışmalarına başvurulmalıdır. Akademik dünya ile daha ileri düzeyde, sahici ve dönüştürücü bir ilişki gözlemlenmektedir. Bilgi ehli ile gereken diyalog düzeyi oluşturulmalıdır. İktisat alanında oluşmuş olan “olumsuz Müslüman imajını” düzeltmeye yönelik çalışmalar yapmak ve üretim ile birlikte ticaret konusunda erdemli ve ahlaklı bir kişilik ile iyi işler yapılabileceğini gösterme sorumluluğumuzun olduğunun da bilincinde olmalıyız. Anesiad kongresinin sonucunda oluşan yeni yönetimin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyor, selam ve muhabbetlerimi sunuyorum. PİYASA ADAMI DEĞİL, PİYASAYA RENK VEREN OLMALIYIZ! 3. Olağan Genel Kurul Toplantısının son konuşmacısı Ramazan Kayan Hoca oldu. Ramazan Hoca konuşmasında özetle şu hususlara değindi: -Anesiadlarımız oldu, İyilikderlerimiz oldu, Öğrenci birliklerimiz oldu, Platformlarımız oldu, dünya Müslümanlarıyla birleşme, kaynaşma fırsatlarımız oldu. O günlerden bugünlere gelen bizler, köyden kente göç ederken sermayemiz neydi, bizi yola düşüren dert ne idi, şöyle bir göz önüne getiriyorum. Anadolu’nun kırsalından, köylerinden kopup gelirken tek bir sermayemiz vardı: Analarımızın, babalarımızın duası… El attığımız her şeye Rabbim bir bereket verdi. -Anadolu’dan yola çıkarken sermayemiz, kapitalimiz yoktu. Ama saf ve berrak kalplerimiz vardı. Servetimiz yoktu, samimiyetimiz vardı. Allah o samimiyetimize binaen bu günleri bahşetti ve bu günlere gelmek nasip oldu. -İşportacılıkla başladı birçoğumuz bu işlere. Amatör bir ruhumuz vardı. Ama özgüvenimiz vardı. Sonra sabit dükkanlarımız oldu. Küçük ölçekli iş yerlerimiz oldu. Akabinde Rabbim önümüzü açtı, atölyelerimiz oldu. Daha sonra fabrikalarımız oldu. Elhamdülillah belki de yüzlerce kişinin ekmeğini kazanmasına vesile olacak teknelerimiz odu. O amatör ruh ve bugün Allah’ın nasip ettiği profesyonelce iş yapma perspektifimiz, vizyonumuz, aksiyonumuz, misyonumuzla bir yere kadar geldik. -Bugün hamdolsun Arakanlı’nın da Afrika’nın da duasını alıyoruz. Suriye’nin duasını aldık, Filistin’in duasını aldık. İş adamlarımızla, Öğrenci Birliğimizle, Platformumuzla, Anesiadıyla bizi yine ayakta tutacak olan alacağımız dualardır. Yine haram-helal noktasındaki duyarlılığımızdır. Yine bugüne kadar bozmadığımız duruşumuzdur. -İki duadan bahsettim; annelerimizin, babalarımızın dualarıyla yola çıktık. Şimdi hamdolsun yeryüzündeki mazlumların ve yetimlerin duasını da alıyoruz. Sizden özellikle bir şey daha istiyorum: Çalıştırdığımız işçilerin duasını alırsanız, o zaman inşallah dünya ve ahiret kurtuluşunuz mümkündür. -Helal kazanç diyoruz. Helal kazancın yanına bir cümle daha ekliyorum: Çalıştırdığımız insanlarla helalleşmemiz lazım. Ne yapıp edip helalleşmemiz lazım. Kazanırken, helal kazanç hassasiyetini gösteriyoruz. Ama yanımızda bir gün bile çalışmış olanla helalleşmemiz lazım. -Yaşadığımız toplumdaki yozlaşmayı, çürümeyi, kokuşmayı görüyoruz. Piyasa adamı değil, piyasaya rengimizi vermemiz lazım. Allah’ın boyasını ticarete de yansıtmamız lazım. Kültüre, sanata, sanala, müziğe, spora akla gelen hayatın tüm ünitelerine Allah’ın boyasını yansıtabilme gayesinde olmamız lazım. Bunun için özellikle şu üç kelimeyi önemsiyorum. Bu duruşu, bu hassasiyeti bize kazandıracak üç ana dinamiğimiz var: İman, vicdan ve mizan. Bu üç şeyden hareketle hedefe yürümemiz lazım. İmanımızla, vicdanımızla, mizana olan inancımızla farklı bir dünyayı, farklı bir örnekliği ortaya koyacağız. Ve en önemlisi; şahitliğimizle… ANESİAD’IN YENİ YÖNETİM KURULU Ramazan Hoca’nın konuşmasının ardından, İbrahim Bahar, Ömer Büker ve Mehmet Kutlu yönetiminde Divan Kurulu’na geçildi. ANESİAD’ın yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: ASİL LİSTE Niyazi Dilek Coşkun Alay Ali Savaş Yunus Atilla Hamallar Ekrem Çakar Resul Kocamaz Ahmet Demir Şahımerdan Tunç Ali Yunusoğlu Ahmet Kurt Ali Kılavuz Ahmet Çamurluoğlu YEDEK LİSTE Mehmet Ali Gündüz Mehmet Dündar Mahmut Heper Ali Öztürk Ünsal Ünlü Aziz Terzi Hikmet Bayram Ahmet Çelik Ömer Aladağ Mehmet Turgut Abdullah Canbey Aydın Kaya DENETLEME VE DİSİPLİN KURULU Tuncay Dönmez Yunus Aksu Ali Kılavuz ANESİAD 3. Olağan Genel Kurul Toplantısı, yeni yönetim kurulunun belirlenmesi ve yenilen öğle yemeğinin ardından son buldu.